Efnan Atmaca – Eğer hayattan biraz mola almak, dinlenmek, gülmek, keyifle dertleşmek, umut dolmak ve yeniden gündemin sertliğine katılmak için güç toplamak istiyorsanız hadi gelin Gülçin Kültür Şahin’e kulak verin. Şahin, “Aşk Bize Masal Olur” adlı oyunda masallardan öğrendikleriyle dünyayı algılamaktan hiç vazgeçmeyen Aslı’nın hikâyesini anlatıyor. Aslı seviyor, seviliyor, aldatılıyor, terk ediliyor, üzülüyor, ağlıyor, yine seviyor… Yaşamaktan hiç korkmuyor. Ve oyundan çıkarken Aslı en iyi arkadaşınız oluyor. Dahası masallardaki mutlu sonların hayatta yaşanabileceğine inanıyorsunuz. Önemli olan bakış açısı!
■ “Aşk Bize Masal Olur” seyirciye bir mola verdirtip farklı bir ‘masal’a götürdü. Sizi nerelere götürüyor bu oyun? Siz oynarken nasıl bir masalın içine giriyorsunuz?
Çok cesur bir kahramanın masalının içinde hissediyorum kendimi. Yeni ihtimallerden korkmayan, onlar için heyecanlanan, hayatın iyi kötü her şeyini kabul eden, süper gücü tökezlediğinde de tam gaz devam edebilmek olan bir kahramanın masalı bu. O bitti diyene kadar bitmeyecek bir masal: Aslı’nın masalı. Heyecanlanıyorum. Hevesle dinleyeceğim maceraların anlatıcısı olduğum için heyecanlanıyorum. Oyunun ilk anından itibaren “ay durun durun daha neler anlatacağım” hissiyle doluyorum.
■ Klasik masalların çocuklar için değil büyüklerin için yazıldığı tartışması gündemde. Ne dersiniz yetişkinlerin çocuklardan daha mı çok ihtiyacı var masallara?
Büyümek çok zor bir şey. Çocukluğun bitiminin ölüme eşdeğer bir kayıp olduğunu düşünüyorum ben. Çocukluk bittikten sonraki bütün yetişkinliğimiz boyunca çocukluğumuzun yasını tutuyoruz gibi hissediyorum. Belki de bu yüzden çocukluk burnumuzda ince bir sızı. Yetişkinlikte masal okumak yeniden çocuk olduğumuz zamanlara bir yolculuk gibi geliyor. Sanırım bu sebeple de çok seviyorum. Kendini bir kahramanın yerine koymak, salt ona çizilen yolu değil, o yola alternatif ne yollar olabileceğini görebilmek, kendi geçtiğin yollarla benzerlikler bulmaya çalışmak ya da hiç senin yolculuğuna benzemeyen bir yolculuğa şahitlik etmek çok heyecan verici. Yetişkinlikte masal okuduğunda kendi kıssadan hissesini çıkarabiliyor insan. Sonunu beğenmediği masala istediği sonu biçebiliyor. Belki de büyümek o kadar da kötü değildir diye hissedebiliyor. Masal, çocukluğumuzdan gelip sırtımızı sıvazlayıp her şeyin hem çok değiştiğini hem de hiç değişmediğini söyleyerek bizi teselli eden bir el gibi.
■ Masallarda kadın temsili çok tartışılıyor. Aslı hayalleri uğruna risk alan, ona sunulanla yetinmeyip istediğinin peşine düşen bir kahraman. Ne düşünüyorsunuz bize masallarda tanıtılan kadınlar hakkında?
Çok sevilen masallardaki kadın tasviri tansiyonumu düşürüyor tabii. Kadın, başrol göründüğü hikâyede bile başrol değil aslında. Ona biçilen elbiseyi bir şekilde üstüne oldurmaya çalışıyor. Bizim masalımızdaki Aslı’yı işte bu yüzden çok seviyorum. Sizin de dediğiniz gibi, kendi olmaktan, hata yapmaktan, yanlış anlaşılmaktan, anlaşılamamaktan korkmayan bir karakter. Kendi olabilme cesareti göstermesiyle her cinsiyetten insana ilham oluyor. İlham olmakla bir derdi olmadığı için ilham oluyor aslında. Kendi hikâyesinin biricikliğine, kendi inşa ettiği mutlu sona inanıyor. Yaşama, her hücresiyle yaşama, bazen mutsuz hissetmenin de normal olmasına ve her şeyin -mutluluğun da mutsuzluğun da- geçici olduğuna inanıyor. Tüm bu yönleriyle Aslı’yı çok kıskanıyorum. Her oyunda ona imrendiğim bir şey buluyorum.
‘En büyük zenginliğim hayatımdaki kadınlar’
■ Oyunun asıl kahramanları kadınlar. Erkekler figüran. Kadın dayanışmasının güzel bir örneği metin, üstelik bir erkeğin elinden çıkma. Kadın kadının yurdu mu kurdu mu, ne dersiniz?
Yönetmenimiz Gülhan Kadim bana metni gönderdiğinde yazarın erkek olmasına önyargılı yaklaşmıştım doğrusu. Kerem Pilavcı bu önyargım sebebiyle beni fazlasıyla utandırdı. Kerem çok iyi bir dinleyici, iyi bir gözlemci. Kerem’in “Monologlar Müzesi”ndeki yine tek kişilik kadın oyunu olan “Bir Nebatın Gölgesinde” de beni çok etkilemişti. Kadın kadının yurdu tabii ki. Bu soruya sonsuza kadar cevabım evet olacak. 37 yaşındayım, hayattaki en büyük zenginliğimi, şansımı hayatımdaki kadınlar olarak tanımlıyorum neredeyse. Yönetmenimiz Gülhan Kadim, hayranı olduğum, hep çalışmak istediğim, çalışmaya başladığımız andan itibaren de 1000 yıldır arkadaşım, kız kardeşim hissettiğim biri. Kendisinin yanından yöresinden bir an bile ayrı kalmak istemiyorum.
■ Sizin en sevdiğiniz masal hangisi? Bir masal içinde yaşamanız gerekseydi hangisini seçerdiniz?
Samed Behrengi’den “Bir Şeftali Bin Şeftali”. Ben de herkes gibi “Küçük Kara Balık”la tanışmıştım Behrengi’yle. “Küçük Kara Balık”taki cesaret çok etkilemişti beni. Belli ki cesaret hikâyelerinden etkileniyorum. Hayata dört elle, büyük bir iştahla sarılan karakterleri okumak, hayata dair umutsuz hissettiğimde alarmlar çaldırıyor zihnimde. Bu masalda da çocukların inancı, cesareti, emeği, birbirlerine ve doğaya sevgileri çok sevindiriyor baş karakter şeftaliyi. Beni de…
More Stories
Beyoğlu Sineması’nda Nordik Film Günleri başlıyor
Ey ‘Oğul’, konuşmalıyız
Kocaeli’de “Ustalara Saygı” konseri